Ana içeriğe atla

GERÇEKTE KAÇ YAŞINDASINIZ? İŞLEYEN DEMİR IŞILDAR! ve YAŞLILIK KAÇ YAŞINDA BAŞLAR?

"Yaş almak kaçınılmaz, ama büyümek isteğe bağlı!"

A- GERÇEKTE KAÇ YAŞINDASINIZ?...Erdal ATABEK

SOKRATES'i okudunuzsa yaşınız 2500 olmalıdır.

GALİLE'yi biliyorsanız 800 yaşındasınız.

BEETHOVEN'i seviyorsanız 240 yaşındasınız.

Endüstri çağını anlıyorsanız 300 yıl ekleyin.

Tarım kültürünü biliyorsanız yaşınıza 10 bin yıl daha katın.

Gerçekte kaç yaşındasınız?

Nüfus kâğıdına bakarsanız yanılırsınız, gerçekle ilgisi yoktur.

Gerçek aklınızın yaşıdır.

Gerçek, bilincinizin yaşıdır.

Gerçek, duygularınızın yaşıdır.

Gerçek, yaşadıklarınızın yaşıdır.

Gerçek, anladıklarınızın yaşıdır.

Gerçek, yaptıklarınızın yaşıdır.

Gerçek yaşınızı merak ediyor musunuz?

Yaşadıklarınızdan ne anladığınızı sorun.

Yaşamınızı sorgulayın.

Sokrates'i yaşam rehberiniz yapın.

Gerçek yaşınızı mı soruyorsunuz?

Umutlarınıza bakın.

Kararlarınıza bakın.

Yaşama sevincinize bakın.

Neden yaşamak istediğinize bakın.

Yapmak istediklerinize bakın.

İradenize bakın.

Dünyaya bakın.

Dünyanın geleceğine bakın.

O geleceğe ne katabileceğinize bakın.

Gerçek yaşınızı göreceksiniz...

B- "Beden er geç bıkkınlık verir insana, düşünceden başka hiçbir şey güzel ve ilginç kalmaz. Çünkü düşüncedir gerçek yaşam; filozoflar yüz mucize görürler bir günde, bilgisizler ve düşüncesizler ise günlük işlerden, alışılmış uğraşlardan başka hiç bir şey görmezler." Bernard Shaw

* Yaşlandığınız zaman beden insana sıkıntı vermeye başlar. Özgürce ve farklı düşünebilen insanlar yaşlılık dönemlerinde de doya doya yaşayabilir...

* Gerçek yaşam düşüncelerden oluşur. İçinde yaşadığımız evler, sürdüğümüz otomobiller, kullandığımız TV, cep telefonu ve bilgisayar gibi teknolojik ürünleri insanoğlu düşünerek tasarlamış ve üretmiştir.

* Düşünme alışkanlıkları olmadığı ve zihinsel faaliyetler konusunda deneyimleri olmadığı için, bilinçsiz insanların yaşamı emekli oldukları zaman tamamıyla biter.  Kendi başına yaşamayacak yaşlarda ise, günlük işleri ve alışılmış uğraşları yapamayacak duruma gelirler, yaşamak için hiç bir amaçları ve yapabilecek hiç bir şeyleri kalmaz. Çocuklarına duygu sömürüsü yapmaya ve korkarak ölümü beklemeye başlarlar.

* Bilinçli insanlar yaşamın bütün süreçlerinde mutlu bir şekilde yaşarlar. Yatalak durumda olsalar bile, düşünerek zihinlerini meşgul edecek yeni faaliyetler bulurlar. Kendi sağlık ve bakım gereksinimlerini kendileri organize ederler, aile bireylerinin sorunları, eğitimi ve gelişimi ile ilgilenirler, sorunlar için çözüm önerirler, yeni fikirler ve projeler üretirler, internetten yeni bilgiler ve dostluklar edinirler, haber, belgesel ve tartışma programları izlerler, müzik dinlerler ya da anılarını ve deneyimlerini yazarak veya kitap ve şiir yazarak bütün zamanlarını doya doya yaşayarak geçirirler. Yaşamının bir süreci olan ölümden korkmazlar ve düşünerek kendileri ve yakınları için faydalı, olumlu ve güzel şeyler yapmaya devam ederler.

* Ayrıca insan yaşlandıkça çocuklaşır, çocuklarımız gibi yaşlı yakınlarımızı da yönlendirmeliyiz ve önemli kararları onlara bırakmayarak kendimiz onlar adına doğru kararları vermeliyiz ve doğru kararlara uygun davranmalarını sağlamalıyız. Aksi takdirde bir süre sonra, onların bilmedikleri ve deneyim sahibi olmadıkları konularda yanlış kararlar vererek yanlış şeyler yapmakta olduklarını fark ederiz ve bu yanlış kararlar sonucunda oluşan problemlerin çözemeyeceğiniz boyutlara ulaştığını ve biz veya ilgili yakınlarımız için değiştirilemez KÖTÜ KADERE dönüştüğünü görebiliriz.

C- İŞLEYEN DEMİR IŞILDAR

İnsanların devamlı kullandıkları fizyolojik fonksiyonları (hücreler, organlar ve sistemler) ile devamlı kullandıkları zihinsel özellikleri (bilinci, mantığı ve yetenekleri) kendiliğinden (otomatik olarak) gelişir. Kullanılmayan fizyolojik ve zihinsel özellikler ise devamlı olarak zayıflayarak bir süre sonra fonksiyonunu yapamaz hale gelir (körleşir). Ayrıca, zihnimizi bir bilgisayar gibi programlayarak (beynimizi şartlandırarak) yasakladığımız düşüncesel ve duygusal özellikler ile fizyolojik fonksiyonlar da zayıflayarak körleşir.

(1) Devamlı olarak, çok temiz yiyecekler tüketmeye ve hijyen (sağlığa uyumlu) ortamlarda yaşamaya veya üşümemek için kalın elbiseler giymeye başladığımız zaman, hücrelerimizin mikroplarla savaşma fonksiyonunun çalışmasına gerek kalmayacağı için bağışıklık sistemimizin zayıflar ve kolayca hasta olabiliriz.

(2) Devamlı antreman yapan bir koşucunun bacak kasları ve kemikleri kendiliğinden geliştiği için, uzun süreli ve hızlı koşma özelliği gelişir.

(3) Ben yaşlıyım veya hastayım (romatizma hastasıyım dizlerim ağrıyor) veya kendimi çok güçsüz ve yorgun hissediyorum veya çok işim var zamanım yok düşüncesi (bahanesi) ile zihnimizi programladığımız zaman, yani beynimizi yürüyüş yapamam şeklinde (çaresizlik düşüncesi ile) şartlandırdığımız zaman, beynimiz yürüyüş yapmamıza devamlı olarak engel olduğu için bacak kaslarımız, eklemlerimiz, kemiklerimiz zayıflar ve bir süre sonra hiç yürüyemez oluruz.

(4) Uzun yıllar sağlıklı ve dinç kalabilmek (yaşayabilmek) için ve çocuklarımıza kendimize bakım sıkıntısı yaratmamak için, yürümek zorundayım düşüncesi ile beynimizi şartlandırarak (zihnimizde kendimizin oluşturduğu yürüme yasağını kaldırarak) devamlı yürümeye başladığımız zaman, bacak kaslarımız, eklemlerimiz, kemiklerimiz zayıflamaz aksine gelişir, dizlerimizdeki yorgunluk hissi ve ağrılar azalır, kendimizi daha güçlü ve sağlıklı hissederiz.

(5) Hücrelerinin kendini yenileme sistemini devamlı kullandığı için, zihnini diğer insanlardan daha fazla kullanan insanların beyin hücreleri gelişir ve beyin hücrelerini kullanma oranı (zihnini kullanma kapasitesi) devamlı artar, düşünce gücü artar, bilinci, mantığı, yeni fikirler üretme yeteneği gelişir ve yaratıcılık özelliği artar. Ayrıca, Alzheimer  (unutkanlık hastası) olma olasılığı azalır. Fakat Alzheimer hastalığına neden olan beyin hücresi kaybını (ölümünü) önlemek ve hücrelerin yenilenmesini (gelişmesini) sağlamak için, beynimizi çok yönlü zihinsel faaliyetler ile meşgul etmek zorundayız. Çünkü insanoğlu beyin kapasitesinin (beyin hücrelerinin) çok az bir kısmını kullanarak yaşamını sürdürebilmektedir. Zihnini tek yönlü ve çok az kullananların Alzheimer olması kaçınılmazdır!

Beyinimizi daha etkin kullanma konusunda ayrıntılı bilgi edinmek için, aşığıdaki bağlantıyı tıklayarak İNSANLARIN ÇOĞUNLUĞU DÜŞÜNCE GÜCÜNÜ AZ KULLANIR! yayınını okuyabilirsiniz... https://necdetkaynak.blogspot.com/2020/09/inanmak-dusunmekten-kolay.html

(6) Resim ve müzik gibi güzel sanatlar dallarında mesleği olan kişiler devamlı çalışarak ve işleri ile bütünleşerek, o sanat dalındaki zihinsel özelliklerini (yeteneklerini, ilham ve esinlenme güçlerini, sanatsal ve duygusal özelliklerini) ve o mesleğin icrasında kullandıkları fizyolojik fonksiyonlarını geliştirebilir. 

Örneğin; bir kaç yıl önce TRT Müzik kanalında Işın KARACA ve Funda ARAR birlikte şarkı söylemiş ve söyleşi yapmışlardı. Her ikisi de çocuk yaşlarında tesadüfen (şarkıcıları izleyerek ve dinleyerek) müziğe başlamışlar, her ikisinin de ebeveynleri başka bir mesleğe yönlendirmiş ama olmamış. Işın KARACA rock müzik dinleyerek şarkı söylemeye başladığı için sesi (gırtlağı) rock söylemeye yatkın hale gelmiş, Funda ARAR ise Türk Sanat Müziği ve hafif müzik dinleyerek şarkı söylediği için, sesi (gırtlağı) hafif müzik söylemeye yatkın bir şekilde gelişmiş. Ayrıca, bu sanatçıların çocukken müzik dinleme (müzik kulağı) ve söyleme yetenekleri hiç olmasa bile, her iki sanatçı da 3-4 yaşlarından itibaren devamlı şarkı dinleyerek ve şarkı söyleyerek bu yönde kendilerini geliştirebilirlerdi!

(7) İstediğiniz (içinizden gelen) bir şeyi; o şey ile bütünleşerek, yani o şeyi hobiniz haline getirerek ve devamlı yaparak, o konuda yeteneğiniz olmasa bile kendinizi geliştirebilirsiniz veya yaşayabilmeniz için zorunlu olan şeyleri (faaliyeti, işi veya projeyi) devamlı olarak yaparsanız o konuda da kendinizi geliştirirsiniz.

Örneğin; belgesel izleyenler bilir, her türde vahşi hayvan yaşayabilmek (av yakalayabilmek) için farklı yöntemler kullanmaktadır. Av yakalayabilmek için kullandığı yönteme göre, hayvanların bedeni (fizyolojik özellikleri) o yönde gelişmiştir. Hayvan türleri (çeşitliliği) bu şekilde oluşmuştur. Yaşadığı zorluklara (yaşadığı ortama ve iklim şartlarına) göre, hayvanlar yaşayabilmek için farklı farklı av yöntemleri uygulamışlar ve bu nedenle farklı farklı hayvan nesilleri oluşmuştur. Aynı insanlar gibi hayvanların da karakteri (karakteristiksel özellikleri) sonradan oluşmaktadır.

Bizim için önemli olan, insanlar arasındaki bu farklılığı genç yaşlarda fark ederek, iyi bir karaktere sahip kişi (olumlu kişisel özelliklere sahip, gelişmiş, bilge kişi) olabilmektir. Bu konuyu ayrıntılı olarak öğrenebilmek için, aşağıdaki bağlantıyı tıklayarak Doya Doya Yaşamak kitabı İNSAN YAŞAMININ BİLİNÇ BOYUTLARI ve İÇSEL YOLCULUK bölümünü okuyabilirsiniz... https://ddy-necdetkaynak.blogspot.com/2013/11/doya-doya-yasamak-insan-yasamnn-bilinc.html

(8) Hissettiğimiz duygular da, eğer bizim tarafımızdan yönetilmez ise, kötü yönde gelişir, alışkanlık ve huy haline dönüşür. Devamlı olarak eleştiri, şikâyet, sızlanma içinde olan ve kıskançlık, nefret, kin duygusunu devamlı içinde barındıran insanlar ile egosu yüksek olan insanların bu özellikleri daha da gelişir, kendilerine güvensizlikleri artar, hiçbir zaman olumlu ve yararlı icraat yapamazlar (sadece şikâyet ve eleştiri yaparlar) ve olumsuz duyguların esareti altında yaşarken, kendilerine ve/veya başkalarına zarar verebilecek planlar (senaryolar) geliştirerek uygulayabilirler.

(9) Diyet yaparak (yani günlük gereksinimimizin altında kalori alacak şekilde az yiyerek) kilo vermek yerine, gereksinim duyduğumuz kalori miktarını her gün alarak ve aldığımız kaloriyi her gün spor ve yürüyüş yaparak harcamak (yakmak), yani metabolizmamızı devamlı olarak çalıştırmak daha iyidir. Metabolizma yaşımızı ve yağ oranımız düşük tutarak gençler gibi sağlıklı ve dinç yaşamak mümkündür.

SONUÇ: İnsan yaşamını oluşturan bütün (zihinsel ve fizyolojik) sistemlerin ve bu sistemleri oluşturan organların, kasların, salgı bezlerinin, damarların, sinirlerin, dokuların ve hücrelerin devamlı çalışır durumda (etkin) tutulması ve geliştirilmesi; sahip olduğumuz bu sistemleri devamlı olarak kullanmak suretiyle ve metabolizmamızı devamlı olarak çalıştırmak suretiyle mümkün olur. Ancak bu şekilde sağlıklı yaşanabilir ve de yaşlanma geciktirilebilir!

D- YAŞLILIK KAÇ YAŞINDA BAŞLAR?

• Gençlik hayatın belli bir süreci İle ilgili değildir.

• İnsan, kendine olan güveni derecesinde genç, şüphesi derecesinde yaşlıdır.

• İnsan, cesareti derecesinde genç,korkuları derecesinde yaşlıdır.

• İnsan, umutları derecesinde genç,

umutsuzluğu derecesinde yaşlıdır.

• Hiç kimse daha uzun süre yaşamış olmakla ihtiyarlamaz.

• İnsanları ihtiyarlatan şey, hiçbir hedefinin kalmaması ve gençlik ideallerinin toprağa gömülmesidir.

• Seneler bir insanın cildini buruşturabilir, ama yaşama amacının ve heyecanının kalmaması ruhunu eskitir.

• İnsanlar yaş aldıkça yaşlandıklarını sanırlar, halbuki kendi hedeflerine giden yolu yürümedikçe yaşlanırlar.

• İnsan ihtiyar olmaya karar verdiği gün, artık ihtiyarlamış olur.

• Güzellikleri görme yeteneğini kaybetmeyen insanlar asla yaşlanmazlar.

• Yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir. Yükseğe çıktıkça yorgunluğunuz artar ve nefesiniz daralır. Ancak görüş alanınız genişler.

• Beynimiz yeni bilgiler ürettiği sürece ve yeni deneyimler edindiği sürece, insan sürekli genç kalır...

BİLİYORMUSUNUZ!

• Kristof Kolomb Amerika'yı keşfe çıktığı ilk yolculuğunda 50 Yaşını çoktan aşmış durumdaydı.

• Pasteur kuduz aşısını bulduğunda 60 yaşındaydı.

• Mimar Sinan, Süleymaniye Camisini bitirdiğinde 70 yaşını geçmişti. Selimiye Camisini tamamladığında ise yaşı 86 olmuştu.

• Galileo, ayın dünya etrafındaki yörüngesinin çizimlerini yaparken 73 yaşındaydı.

• Charlie Chaplin, 76 yaşında film yönetmenliği yaparak hala işini sürdürüyordu.

• Goethe, en büyük eseri Faust'u ölümünden bir yıl önce, 82 yaşında bitirmişti.

YORUMLAR

Tulay Sahir “Biz Ozgur platform sayesinde gec yaslanacagiz”

Oktay Dincer “Guzel soze ne denir eyvallah sagoliyiki guzel dusuncelerdeyiz”

Necdet Kaynak “İnsan yaşlandıkça çocuklaşır, çocuklarımız gibi yaşlı yakınlarımızı da yönlendirmeliyiz ve önemli kararları onlara bırakmayarak kendimiz onlar adına doğru kararları vermeliyiz ve doğru kararlara uygun davranmalarını sağlamalıyız. Aksi takdirde bir süre sonra, onların bilmedikleri ve deneyim sahibi olmadıkları konularda yanlış kararlar vererek yanlış şeyler yapmakta olduklarını fark ederiz ve bu yanlış kararlar sonucunda oluşan problemlerin çözemeyeceğiniz boyutlara ulaştığını ve biz veya ilgili yakınlarımız için değiştirilemez KÖTÜ KADERE dönüştüğünü görebiliriz.”

TC Yasemin Okbilek “Necdet Kaynak çok doğru, ama bir o kadarda zor. Programlanmis bir hayat hikayeleri var.hehe diyorlar,yinede bildiklerini okuyorlar.zorlugu aşmak bize kalıyor,tabii ben bu durumu annem babam ve o grup için söylüyorum.”

Abdullah Kaymak “İnsan yaşlandıkça çocuksu duygular artıyorsa, yaşlanmıyor demektir...”

Hasan Ertan “İhtiyarlık her şeyden uzak durduğun zaman başlar.Mutlaka insanların yaşı ne olursa olsu bir şeyler yapması lazım. Yanı bir umudu olması lazım ilahi bir iş yapayım para kazanayım değildir. Mesele yaşlanmış ve belirli hayattan veya okuyarak bilgi sahibi insanlar var. Bunlar çevresinde bulunan çocuklara ve gençlere yardımcı ola bilir. Veya insanlik için canlılar için veya doğa için bir şeyler yapa bilir.Yeterki umudunu kayıp edip ben yaşlandım deme işte o zaman yaşlanmış olursun hayata biriktirmiş olduğun tecrübelerini mutlaka bir yerlerde kullanmak gerekiyor. Boş oturup veya kahve köşesinde saatler geçirmek yaşlandım benden bir şey olmaz diyip beklemek ölüm fermanını hazırlamışsın be arkadaş ben sana ne diyeyim.”

Hasan Kaya “Yaşlanmak kaçınılmaz, ancak yaşlanma sürecini ustaca yaşayarak yürütebiliriz. Öncelikle sağlıklı ve akıllı beslenmeliyiz, hareketli olmalıyız, kitap okumalıyız, müzik dinlemeliyiz, spor yapmalıyız ve seyahat etmeliyiz. Insandaki merak duygusunu araştırma yaparak, okuyup öğrenerek devamlı beslemek gerek. Ayrıca içimizdeki çocuğu yok etmeyelim ve onu sürekli yaşatalım, hayal gücümüzü kullanarak umudumuzu yaşatalım. Yaşlanırız ama ihtiyarlamayız, yaşamımızda umutsuzluğa yer yok.”

Seyyal Deniz “Yaşlılıkta ruhumuz aktif yaşamımızın devam etmesini istese de , bedenimiz buna izin vermiyor. En kötüsüde sanırım , zihnin zayıflaması”

Ramazan Köken “Yaşama dört elle, çalışmaya bin elle sarılacaksın. Aynalara kızıp küsmeyeceksin, her kırışıklığın arkasında bir birikimin olduğuna önce kendin inanacaksın. Gücünü yaratıcılığa ayıracaksın. Karanlığa ve karamsarlığa yenik düşmeyeceksin. Sonuna kadar üreteceksin; onurla, sevgiyle ve mantıkla yaşayacaksın. Her yaşta üretilebilecek bir şeyler olduğunu asla unutmayacaksın. Karamsar ve amaçsız insanlardan olabildiğince uzak duracaksın. Konuşmaya başlarken yaşlandım ancak ihtiyarlamadım diyeceksin. Zaman ayırıp seni en iyi anlayan doğanın bir parçası olmaya çalışacaksın.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

EĞER BİR GÜN BENİM SÖZLERİM BİLİMLE TERS DÜŞERSE BİLİMİ SEÇİN!

Atatürk "EĞER BİR GÜN BENİM SÖZLERİM BİLİMLE TERS DÜŞERSE BİLİMİ SEÇİN." Atamızın bu sözünden dolayı ben "önce Atatürk'e, sonra Buda'ya ve bir de Einstein'e inanıyorum, peygamberlere değil!"   Benim n edenlerimi tam olarak anlamak için lütfen aşağıdaki yazıyı sonuna kadar okuyunuz... BİLİM SÜREKLİ GELİŞİRKEN, DİNLER NEDEN GELİŞEMİYOR?  DİNLER (sürekli gelişerek) ÇAĞIMIZA UYGUN OLSAYDI, DÜNYADA "GERÇEK DİNDAR (İNANAN) " İNSAN SAYISI DAHA FAZLA MI OLURDU! "EVRENDE ALLAH TARAFINDAN YARATILMIŞ OLAN HER ŞEY EVRENİN DOĞAL KURALLARINA UYGUN ŞEKİLDE HAREKET (DÖNGÜ, DÖNÜŞÜM, EVRİM, DEĞİŞİM ve GELİŞİM) HALİNDEDİR." Allah'ın yaşadığımız dünya içinde "yarattığı bütün canlı ve cansız varlıklar da sürekli değişim, dönüşüm ve gelişim" halindedir. Allah'ın yaratığı " insanoğlu" ve insanoğlunun ürettiği  "bilim ve teknoloji de sürekli değişim ve gelişim" halindedir. Siz nasıl inanırsanız inanın, is...

KIRŞEHİR LİSESİ MÜDÜRÜ MUSTAFA SÜTÇÜ HOCAMDAN DERSLER ve ÖNERİLER

Bu fotoğraf, benim okuduğum yıllarda Kırşehir Lisesi müdürlüğü yapan Mustafa Sütçü hocama ait. Grubumuzda yaptığım bir paylaşımda "Türkiye'nin son 20 yılını anlatan bir film senaryosu yazacak olsaydınız, bu filmin adını ne koyardınız?" diye sormuştum. Mustafa hocam da bu filme bir kelimelik ad koymuş.  Ben de hocamın verdiği bu ad için, ona şöyle bir yanıt yazdım. “Sevgili hocam, BETON yanıtı için çok teşekkür ediyorum, saygı ve sevgilerimi iletiyorum...” Sevgili arkadaşlar, gerçekten de bu filmin adını BETON koymak en mantıklısı değil mi? Çünkü BETON, ülkemizde iktidarın son 18 yıldır yaptığı icraatı "sadece tek bir kelime ile açıklayan, en doğru tanımlayan, en uygun ve en güzel" film adıdır. Sevgili arkadaşlar, Mustafa hocamın filme verdiği BETON adından da anlayacağınız gibi, öyle kolayca ve kısa sürede gerçek hoca (bilge) olunamıyor.  Einstein "Bilgelik okul eğitiminin değil, yaşam boyu edinilen deneyimlerin bir ürünüdür" der.  Sizce de g...

ÖZGÜR PLATFORM KURALLARI ve SIKÇA SORULAN SORULAR

A- ÖZGÜR PLATFORM PAYLAŞIM ve YORUM YAPMA KURALLARI DİKKAT! Aşağıdaki kurallara uymayan arkadaşların grup üyeliği sonlandırılıyor! 1- Kibar ve Nazik Ol Samimi bir ortam oluşturmak hepimizin sorumluluğu. Herkese saygılı davranalım. Kibar olduğumuz sürece yapıcı tartışmalar doğaldır. 2- Nefret Söylemlerine veya Zorbalığa İzin Verilmez Herkesin güvende hissettiğinden emin ol. Zorbalığın hiçbir türüne izin verilmez ve ırk, din, kültür, cinsel yönelim, cinsiyet veya kimlik gibi konularda küçük düşürücü yorumlara hoşgörü gösterilmez. 3- Tanıtım veya Spama İzin Verilmez Bu grupta aldığından daha fazlasını ver. Kendi reklamını yapmaya, spama ve alakasız linklere (bağlantı adresi) izin verilmez. 4- Herkesin Gizliliğine Saygı Göster Bu grubun bir parçası olmak, karşılıklı güven gerektirir. Özgün, anlamlı tartışmalar grubu güzelleştirir ama hassas ve mahrem de olabilir. Grupta paylaşılanlar grupta kalmalıdır. 5- Kendinize YARARI olması için, yorumları DAİMA kendiniz düşünerek...