Atatürk "EĞER BİR GÜN BENİM SÖZLERİM BİLİMLE TERS DÜŞERSE BİLİMİ SEÇİN."
Atamızın bu sözünden dolayı ben "önce Atatürk'e, sonra Buda'ya ve bir de Einstein'e inanıyorum, peygamberlere değil!" Benim nedenlerimi tam olarak anlamak için lütfen aşağıdaki yazıyı sonuna kadar okuyunuz...
BİLİM SÜREKLİ GELİŞİRKEN, DİNLER NEDEN GELİŞEMİYOR?
DİNLER (sürekli gelişerek) ÇAĞIMIZA UYGUN OLSAYDI, DÜNYADA "GERÇEK DİNDAR
(İNANAN)" İNSAN SAYISI DAHA FAZLA MI OLURDU!
"EVRENDE ALLAH TARAFINDAN YARATILMIŞ OLAN HER ŞEY
EVRENİN DOĞAL KURALLARINA UYGUN ŞEKİLDE HAREKET
(DÖNGÜ, DÖNÜŞÜM, EVRİM, DEĞİŞİM ve GELİŞİM) HALİNDEDİR."
Allah'ın yaşadığımız dünya içinde "yarattığı bütün
canlı ve cansız varlıklar da sürekli değişim, dönüşüm ve gelişim"
halindedir.
Allah'ın yaratığı "insanoğlu" ve insanoğlunun ürettiği "bilim ve teknoloji de sürekli değişim ve gelişim" halindedir.
Siz nasıl inanırsanız inanın, ister Allah tarafından
gönderilmiş, ister peygamberler tarafından yazılmış olsun "kutsal kitaplar
neden değişim ve gelişim göster(e)miyor" acaba?
Üç dine ait kutsal kitapların da, "dünyamızın
değişen koşullarını ve sürekli gelişmekte olan çağımızı izleyecek şekilde,
değişim ve gelişim halinde olması veya güncellenmesi" gerekmez mi?
Halbuki üç peygamber de, "kutsal kitapları ve
içindeki dinsel kuralları inanılması ve uygulanması zorunlu olan değiştirilemez
şart olarak koşmuş."
Bu çelişkili durumdan dolayı ben "önce Atatürk'e,
sonra Buda'ya ve bir de Einstein'e inanıyorum", peygamberlere değil!
Çünkü;
(1) Atatürk "EĞER BİR GÜN BENİM SÖZLERİM BİLİMLE
TERS DÜŞERSE BİLİMİ SEÇİN" demiş.
Mustafa Kemal ATATÜRK bilimin sürekli geliştiğini
bildiği için, Türk halkına "eğer benim şimdi size söylediğim sözler ve
yazdıklarım, ileride bilimsel olarak kanıtlanan gerçekler ile çelişirse, o
zaman bana değil bilime inanın" diyor.
Bu nedenle ben, "bilimsel olarak kanıtlanan her şeye HİÇ SORGULAMADAN inanıyorum."
(2) Buda "HİÇBİR ŞEYE İNANMA, OKUDUKLARININ ve ANLATILANLARIN ÖNEMİ YOK. KENDİ MANTIĞINA ve KENDİ SAĞ DUYUNA UYGUN DEĞİLSE BENİM SÖYLEDİKLERİMİN DE ÖNEMİ YOK" demiş.
Buda, peygamberlerden 2000 yıl önce, o zamanlar henüz
bilim olmadığı için "benim söylediklerime değil, kendi mantığınıza ve
sağduyunuza inanın" demiş.
Kutsal kitaplar “değişime ve gelişme kapalı olduğu
için” ben, "bilimsel olarak kanıtlanmamış her şeyin önce sorgulanması
gerektiğine" inanıyorum.
Bu nedenle okuduklarımı ve anlatılanları, kendi aklım
ile değerlendirerek, edindiğim bilgiler ve deneyimlerim ile karşılaştırarak,
"ancak ve sadece kendi mantığıma uygunsa inanıyorum."
(3) Einstein "BİLİMİN AÇIKLAYAMADIĞI ÇATLAKLARI TANRILAR DOLDURUR" demiş.
Einstein "Evrenin düzeni ve doğa olaylarının oluş
nedenleri ile ilgili, bilimsel olarak kanıtlanamayan konular (doğru ve gerçek
bilgiler ile doldurulamayan çatlaklar) dinlere ait kutsal kitapların içerdiği
yanlış ve eksik bilgiler (dinsel inançlar) ile doldurulur. Bu çatlakların
sayısı azaldıkça ve bu çatlaklar daraldıkça dinsel inançlara (kutsal kitaplarda
yazılı olan bilgilere) duyulan gereksinim ortadan kalkar" demek istiyor.
"Yaşamlarını fırtınalı denizlerde geçiren
VİKİNGLER doğa olaylarının nedenlerini bilmedikleri için çok korkuyorlardı.
ŞİMŞEK ve FIRTINA gibi doğa olaylarını gerçekleştirerek kendilerini
cezalandıran TANRILAR olduğuna inanıyorlardı. En çok korktukları ise KURT
TANRISI idi. Fırtınalı denizlerde yaşamlarını sürdürmek için mücadele ederken,
"Güneş Tutulması" nedeniyle GÜNDÜZ VAKTİ HAVANIN KARARMASI onları çok
korkutuyordu. Vikingler güneşi KURT TANRISININ yediğini zannederek kurdu
kovlamak için bağırıp çağırmaya başlıyorlardı. Onlar bağırmaya devam ederken
KURT TANRISI ürküyordu (dünya ve güneş arasına girmiş olan ay kendiliğinden
aradan çıkıyordu) ve KURT güneşi serbest bıraktığı için çok
seviniyorlardı."
(4) Museviler ve Müslümanlar yıllarca değişime ve
gelişime karşı dururken (tutucu bir şekilde yaşarken), Hristiyanlar bilimin
önemini ve gerekliliğini önceden fark etmişlerdir.
Avrupa ülkeleri "dinin bilime ve gelişime karşı
olduğunu" bildikleri için, Hristiyanlığı Vatikan Şehri sınırları içine
hapsetmişlerdir!
Avrupa'nın ortasında "Vatikan'da bağımsız küçük
bir din devleti kurarak”, tutucu Hristiyanların “ülke yönetimine, özgürlüklere,
insan haklarına (hak ve hukuka), demokrasiye ve bilimsel gelişmelere karşı
direnmesini" önlemişlerdir.
(5) Neden MÜSLÜMANLIK, HRİSTİYANLIK ve MUSEVİLİK; üç din birden aynı topraklarda ortaya çıktı?
Neden üç dine ait en önemli kutsal yapılar Kudüs'te bulunuyor?
Medeniyetler (dinler) arası savaşa kimler neden oldu ve olmaya devam ediyor?
Kutsal Topraklar neresi ve ilk insanlar oraya nasıl geldi?
İnsanlar nasıl olur da maymundan evrimleşir?
İnsan maymundan evrimleşmiş ise, o zaman maymunların hepsi neden insana dönüşmedi?
Neden maymunlar hala nesillerini sürdürüyor?
Bu soruların yanıtlarının öğrenmek için
aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız…
Bu konular ile bilimsel olarak kanıtlanmış gerçekler ve
kutsal kitaplarda yazılan hikayeler kısaca şöyle: http://obg-necdetkaynak.blogspot.com/2017/01/insanoglunun-yaratilisi-ve-kutsal.html
YORUMLAR
Ahmet Sandalcı “Bu konu hakkında benim fikrim, kendi
zahmet edip okuyup anlamaya çalışmayanların , okuduklarını anlamayanların
anlattıklarına inanmalarından kaynaklanan , yaşanan din ile kitaplarda yazılan
yaşanması gereken arasındaki fark insanları ikilemde bırakıyor. Din insanın
Vicdani duygularını , Bilim insani duygularını geliştirmek için var. İkisini
birbirinden ayırmak insanlığa hiç bir fayda sağlamayacaktır. Her insan
istediğine. , istediği gibi inanabilir Atamızın dediği gibi , Din Özgür
vicdanlar da yaşanması gereken kutsal bir değerdir. Dini kitapların içeriğini
değiştirmek mümkün olsaydı ki Kuran-ı Kerimden öncesinin Nüfuzlu kişiler ve din
adamları tarafından kendi yaşam şartlarına göre değiştirilmiş olduğu biliniyor,
insanlar bir kaç güçlü zümrenin idaresinde olduğu için , o zümre ne isterse onu
yazardı o zaman sadece Allaha kulluk edin yerine , bize itaat edin , sizi biz
yarattık vb. aklın alamıyacağı bir çok isteklerini yazabilirlerdi. İşte tam bu
nedenden peygamberler ortaya çıktı , herkes kendi kafasına göre bir din
üretmesine , Vicdanlar özgür kalsın , insanlık doğduğu kadar masum olsun diye.
Yazılanlar kendi içinde vicdani duygulara hitap eden insanların bir arada
yaşamaları için gereken temel değerleri kazanmaları için bir rehber olarak
düşünmeliyiz. Bilimsel olarak düşündüğümüzde aynı kavramı farklı yöntemler
kullanarak açıklayan her bilim adamı kendi yöntemini savunur. Birinin doğru
dediğine , öbürü yanlış diyebiliyor , insani değerler değişime açıktır ancak
vicdani değerleri değiştirmek sakıncalı bir toplumsal ve psikolojik sorunlar
oluşturabilir kanaatindeyim.”
Hasan Ertan “Ahmet Sandalcı peygamberler o zaman
Allah’a inanmayın bana inanin demiş olsaydı kim inanırdı.Birde dikkat edersen
din bilimin önüne engel koyuyor. Ne yapacağız. Sonra dini inancı olan her insan
vicdan sahibi insandır. Diyemeyiz. O kadar güzel ve mahsun olsaydı dinler
insanlar bir birini öldürmezdi Ahmet bey amaç bir şeyi yok saymak değil amaç
sorgulamak araştırmak ben bir insanım.”
Hasan Ertan “Acaba bilim olmasaydı gelişim olur mu
olmazdı. Atatürk o zamanın akılı insaniydi okumadan araştırmadan incelemeden
hiç bir şeyin olmuyacağını iyi biliyordu. Fakat bu araştırma ve bilgi sahibi
olma yönünde Din ortaya engel koyuyordu ne yaptı mutlaka hiç birinin bir
birinin işin karışmaması için Laiklik kavramını ortaya koyarak bunları bir
birinden ayırdı. Çünkü yapacak başka bir güçü yoktu ülkenin yüzde 95 müslüman
olan bir ülkede bazı şeyleri yapmak kolay değildi. Atatürk’ü çok yok etmek
istemişler fakat bir türlü bunu başaramışlar. Atatürk bu yalancı ve hiç bir şey
bilmeyen müslümanlardan daha akılı bir insanmış hep okuyarak araştırarak dikkat
edin aklini kullanmış olduğunu görürüz. Bilimin olduğu yerde durmuyor olmasını
iyi biliyordu.Ve bilim her zaman aşama gösterecek ve yoluna belirli aralıklarla
devam edecek.Ve zamanla doğru olmayan her şey değişim gösterecek. İşte o yönden
eğer benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin demiştir.Necdet bey
yazınızı okudum peygamberler o zamanın akılı insanları insanları dizginlemek
için dini kavramları ileri sürmüşler. Gönderilen kitapları dikkatli okuduğun
zaman o günün koşularına uygun olarak yazılmış olduğu görünüyor. Peygamberler
hep dini kullanarak Liderlik için savaşmışlar ve kardeş kardeşi öldürmüş güçü
ele geçiren hep katlıyam yapmış din adına ve böyle devam etmiş günümüze
kadar.Hiç kimse bir şey var etmiyor.Alem içinde bulunan döngü her şeyi var
ediyor.Yeterki insan oğlu bu döngüyü bozmasın bozulduğu zaman doğada farklı
olaylar ortaya çıkıyor. Bunun zararını yine insanlar ödüyor.”
Gülsen Akan “Ben ATAMIN dediği gibi bilimden yanayım.”
Necdet Kaynak “Bütün DİNLER o günün şartlarında ve
dünyanın o bölgelerinde, insanlığa "VİCDANİ ve RASYONEL YAKLAŞIM" (*)
yayınında belirttiğim faydaları sağlayan ve peygamberler tarafından tasarlanan
ve yaz(dır)ılan yöntemlerdir.
• Din’lerin de bu günün şartlarına ve dünyanın bu günkü
durumuna göre değişimi ve gelişimi (güncellenmesi) gerektiği kanısındayım!
• Allah en SON PEYGAMBERİ ARAP âleminin yaşadığı
topraklara göndermiş ve dünyanın en önemli enerji kaynağı olan PETROLÜ ARAP
âleminin yaşadığı toprakların altında yaratmış.
• Pekiyi en önemli enerji kaynağına sahip olan ve en
son peygamberin yöntemine sahip olan Müslümanlık âlemi neden bu kadar geri
kalmış?
• Neden ABD (Amerika) ve AB (Avrupa Birliği) tarafından
yönetiliyor ve sömürülüyor?
• ABD bütün dünyaya neden kendi tasarladığı sistemleri
(stratejileri ve projeleri), zor kullanarak (askeri güç ile) veya kendine yeni
paydaşlar yaratarak veya havuçla kandırarak uygulatmak istiyor?
• Soruların yanıtlarını öğrenmek için aşağıdaki
bağlantı adresini tıklayınız...
(*) VİCDANİ ve RASYONEL YAKLAŞIM: http://dye-necdetkaynak.blogspot.com/2013/01/vicdani-ve-duygusal-yaklasim-ile.html



Yorumlar
Yorum Gönder