Ana içeriğe atla

İMAM BİLDİĞİNİ OKUR!

Beyniniz de bildiğini okur!
Sevgili arkadaşlar, bu kelimeler daha önce zihninize doğru olarak kayıt edilmiş olduğu için, sizin de bildiğinizi okumanız çok doğaldır. Ama hiç duymadığınız ve yazılışını bilmediğiniz yabancı kelimeler olsaydı nasıl okuyacaktınız? Türkçe okuma kurallarına uygun olarak aynen yazıldığı gibi okuyacaktınız, yani yabancı kelimeyi yanlış okumuş olacaktınız. Ayrıca beyniniz kelimelerin doğru yazılışını bildiği için, yanlış yazılmış kelimeleri bir daha hatırlamanız da olası değil. Çünkü gereksiz olduğu için ve mantısız bulduğunuz için beyniniz doğru kelimeyi yanlışı ile değiştirerek bilinç alanına kayıt etmedi.

(1) Beynimiz yeni edindiğimiz bilgilerin DOĞRU, YANLIŞ veya EKSİK olmasını bakmaz. Eğer bu konuda ÖNCEDEN BİLİNÇ ALANIMIZA KAYIT EDİLMİŞ BİLGİLER varsa, BEYNİMİZ OTOMATİK OLARAK ESKİ BİLGİLERİ KORUR ve yenisi ile değiştirmez.

Bu nedenle YANLIŞ öğrenilmiş bir ALIŞKANLIĞI ve/veya GÖRÜŞLERİ değiştirmek çok zordur. Çünkü "her hangi bir konuda duyarak, okuyarak veya görerek ÖĞRENDİĞİMİZ BİLGİLERİ BEYNİMİZ HEMEN KAYIT ETMEZ.

Bilgisayar belleğine önceden kayıt edilmiş bilgilerin, "SADECE siz  DEĞİŞTİR KOMUTU verdiğiniz zaman" yeni bilgiler ile değiştirilmesi gibi, siz de zihninizde kayıtlı olan eski bilgiler ile yeni öğrendiğiniz bilgileri karşılaştırarak (mantık süzgecinden geçirerek), zihninizde kayıtlı eski bilgileri güncellemek için, yani "SADECE  BİLİNÇLİ OLARAK" değiştirebilirsiniz.

Bu nedenle çocukları eğitmek daha kolaydır ve yetişkinleri eğitmek çok daha zordur. Henüz hakkında hiç bir şey bilmediğimiz bir konuyu ise "DOĞRU olarak öğrenmek" çok daha kolaydır.

Kısacası DOĞRU veya YANLIŞ veya EKSİK,  beyin hücrelerimize kodlanmış ESKİ bir BİLGİYİ yenisi ile değiştirmek çok zordur, ama bilmediğimiz bir konuda YENİ BİLGİLER edinmek çok daha kolaydır.

(2) "İNGİLİZCEYİ (veya başka bir yabancı dili) BOZUK KONUŞAN BİRİLERİ İLE ASLA ALAY ETMEYİN. BU ONLARIN BAŞKA BİR DİLİ BİLDİKLERİNİ (ana dilinin farklı olduğunu) GÖSTERİR."

Çoğu insan her hangi bir yabancı dili AKICI bir şekilde konuşamaz. Çünkü; Türk insanın çoğunluğu "ele güne rezil olmayayım" düşüncesi ile, yabancı bir dili "o dilin gramer yapısına uygun ve mükemmel bir şekilde konuşmak" ister. Tabi ki başaramaz, o dilde konuşulanları çok iyi anlar, ama kendisi düşüne düşüne konuşmaya çalışır, hiç bir zaman AKICI bir şekilde konuşamaz.

Pekiyi yabancı dil konuşan biri ile anlaşabilmek için, gerçekten de GRAMER YAPISI (ZAMANLAR ve diğer DİL BİLGİSİ KURALLARI) bu kadar önemli midir. Kesin olarak hayır! Yabancı bir dildeki yazıyı veya konuşmayı anlamak için, "gramer yapısının bozuk olup olması" hiç önemli değildir. Örneğin ülkemize gelen turistlerin Türkçe konuşmasına çok şahit olmuşsunuzdur; "Ben gitmek istemek Sultan Ahmet" demesi, ona yol tarifi yapmanız gerektiğini anlamanız için yeterli değil midir?

Lütfen "hiç bir konuda katı kuralcı olmayın ARİF OLAN ANLAR!"

(3) Ayrıca DOĞRU ŞEYLER SİZİN NASIL BAKTIĞINIZA BAĞLIDIR!

"Bakış açınızı değiştirdiğiniz zaman baktığınız şeyler de değişir."

Ne görüyorsunuz? Nasıl görüyorsunuz? Bakış açınız ne kadar geniş? Dünyayı başka birilerinin veya başka kültürlerin gözünden de görebiliyor musunuz?

Yaşamımız için "gerekli ve önemli olan şeyleri doğru bir şekilde görebilmek" ve "evrendeki gizemli gerçeklerin farkına varabilmek" için; bakış açımızı genişletmek, düşünce tarzımızı değiştirmek ve bilinç düzeyimizi geliştirmek zorundayız...devamını ve öncesini okumak için aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız... http://obg-necdetkaynak.blogspot.com/2014/02/olum-bilinci-baks-acnz-degistirdiginiz.html

(4) Türkçede olduğu gibi deyimleri (özlü sözleri) başka bir dile çevirmek zordur. Ayrıca Türkçe cümle yapısının, İngilizce ve diğer dillerden çok farklı bir olması, çeviri işinin daha zor yapılmasına neden olur.

Bu nedenle yabancı bir dildeki cümleyi kelime kelime (motomot) Türkçeye çevirmek yerine, önce yabancı dildeki cümleyi anlamaya çalışmak, daha sonra Türkçe dil bilgisi kurallarına uygun şekilde yazıya dökmek gerekmektedir. Böylece hem çeviri yapmanız kolaylaşır, hem de çeviriyi okuyanlar daha kolay anlar.

Yani çeviri yaparken, önce "cümlenin yazıldığı dil bilgisi kuralların uygun şekilde" o dilde düşünerek yazılanları anlamalıyız. Sonra anladığımız konuyu okuyanların kolayca anlayabileceği şekilde Türkçe olarak yazıya dökmeliyiz.

Yabancı dillerden çevrilmiş kitapların zor anlaşılır olması, çeviriyi yapan kişinin yukarıda söylediğim yöntemi kullanmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca çeviriyi yapan kişinin çevirdiği konu hakkında uzman olması, yani bilmediği bir konuyu hiç anlamadan motomot Türkçeye çevirmesi, kitabın iyice anlaşılmaz bir hale gelmesine neden olur.

Bu nedenle, teknik, hukuk, tıp veya diğer herhangi bir konudaki çevirinin "anlaşılır olabilmesi için", çeviriyi yapan kişinin “mutlaka o konularda bilgi ve deneyim sahip olması” gereklidir.

ÖRNEK1- İlk örnek olarak aşağıdaki resimdeki “Don’t take life so seriously. It’s not like you’re going to get out alive” deyimini ele alalım.


(a) Bilgisayardaki bir çeviri programı bu sözü şöyle çevirebilir. "Hayatı ciddiye alma. Hayattan canlı çıkacak gibi değilsin.”

(b) Çeviren yapan bir kişi “dil bilgisi kurallarına uygun şekilde” daha anlaşılabilir çeviri yapabilir. “Hayatı çok ciddiye almayın. Hayattan canlı çıkamayacaksınız.”

(c) Bu iki cümlenin bir “deyim olduğunu göz önüne alarak ve düşünerek” şöyle çevirebiliriz. “Sanki hayatta sürekli kalacak gibi, hayatı çok ciddiye almayın!” Ya da “Sanki hiç ölmeyecek gibi hayatı çok ciddiye almayın!”

(d) Yaşam konusunda deneyimli bir kişi ise, “Sanki hiç ölmeyecek gibi hayatı çok ciddiye almayın!” deyimine farklı açılardan bakarak şöyle yorumlar yapabilir.

"Hayatı boyunca hiç risk almayanlar bütün hayatlarını riske atmış olur!" RİSK almaktan kaçınmayınız! En kötü durumu bilmek şartıyla ve sonucun daha iyi çıkmasına gayret göstermek şartıyla rahatça risk alabilirsiniz.

"Sevdiğin ve istediğin şeyler için mücadele etmediysen, kaybettiğin şeyler için ağlama!" 

“Ölmeden önce yapılacaklar listesi” hazırlayarak, “zihinsel ve fizyolojik sağlınız henüz yerinde iken” bunları hemen yapamaya başlayın.

“Yaşam için en kötü durum bir gün ölmek değildir!” Yaşam için en kötü durum kalitesiz yaşamaktır. Yani, yaşarken her gün ölmektir veya ölü gibi ruhsuz yaşamaktır.

“Hayatta kalmak başka yaşamak başka şeydir!” YAŞAM farkındalık gerektirir. YAŞAM insan yaşamının bütün boyutları ile dünya ve doğa konusunda bilinç sahibi olmayı gerektirir.

ÖRNEK2- Aşağıda Milan Kundera'nın "Ölümsüzlük" adlı kitabından alıntı bir paragraf verdim. Yabancı bir dilden Türkçeye çevirilen kitapların, neden anlaşılır (herkesin anlayabileceği ve akıcı) bir şekilde yazılamadığıını yukarıda açıklamıştım. Ben de bu paragrafı çok zor anladım! Sizlerin daha kolay ve daha açık bir şekilde anlayabilmesi için, çeviriyi tekrar çevirerek paylaşmak durumunda kaldım. Size göre hangisi daha anlaşılır olmuş? 

Aslında bu kitabın orijinal baskısından, aynı paragrafın İngilizcesini okusam daha da güzel ve akıcı bir çeviri yapabilirdim! Ben "çeviri yapan kişinin ne demek istediğini" anlamaya çalıştım, halbuki "yazarın ne demek istediğini" anlamaya çalışmam gerekiyordu.

(1) ÇEVİRİDEKİ PARAGRAF: ''Düşünüyorum, öyleyse varım, diş ağrılarını hiçe sayan bir entelektüelin kelamıdır. Hissediyorum, öyleyse varım, çok daha genel bir kapsamı olan ve yaşayan her varlığı ilgilendiren bir gerçektir. Benliğim temelde sizinkinden düşünceyle ayrılmaz. Çok insan, az düşünce vardır: Hepimiz düşüncelerimizi birbirimize aktarır, birbirimizden ödünç alır, çalarken aşağı yukarı aynı şeyleri düşünürüz. Ama biri ayağıma basarsa, acıyı hisseden sadece ben olurum. Ben'in temeli düşünce değil acıdır, en temel duygu olan acıdır. Acıda, bir kedi bile biricik ve bir başkasıyla yer değiştirmesi olanaksız ben'inden kuşku duyamaz. Acı keskinleşince, dünya yok olur ve her birimiz kendi kendimizle kalakalırız. Acı benmerkezciliğin okuludur.''

(2) AYNI PARAGRAFIN BENİM DÜZELTME YAPTIĞIM ŞEKLİ: Sevgili arkadaşlar; "acının ben merkezciliğin okulu olduğunu" biliyor musunuz! ''Düşünüyorum, öyleyse varım" sözünün "diş ağrılarını hiçe sayan" bir entelektüel tarafından üretildiğini sanıyorum. Halbuki "hissediyorum, öyleyse varım" çok daha genel kapsamı olan ve yaşayan her varlığı ilgilendiren bir gerçektir. Ben'liğim (var oluşum) temelde sizin ben'liğinizden düşünceyle ayrılmaz. Dünyada çok fazla insan vardır, ama bunların arasında düşünür (filozof) sayısı oldukça azdır. Bu nedenle üretilen düşünce (fikir) sayısı da çok azdır. Ayrıca, düşüncelerimizi birbirimize aktarabildiğimiz için veya birbirimizden ödünç alabildiğimiz için, hepimizin çoğu düşüncesi ortaktır (aynıdır). Ama biri ayağıma basarsa, acıyı hisseden sadece ben olurum. Bir kedi veya köpek için de durum aynıdır, sadece ayağına bastığınız o hayvan acı hisseder. Bu acıyı bir başka hayvan ile yer değiştirmesi (paylaşması) olanaksızdır. Bu nedenle, ben'liğinden (var olduğundan) hiç bir canlı kuşku duymaz. Hissettiğimiz acılar arttıkça dış dünyamız yok olmaya başlar, yani çevremizde olan biten her şey bizim için önemsiz hale gelir ve her birimiz kendi kendimiz ile baş başa kalır. Bu nedenle "acı ben merkezciliğin okuludur."

YORUMLAR

Serpil Özvural “Gayet düzgün bir şekilde okudum”

Hasan Kaya “Çok ilginç, hiç takılmadan okuyabiliyorsun. Bu durum, beynin öncelik olarak bütünü algılamasından kaynaklanıyor.”

Gönül İlköz Onan “Çok rahatlıkla okunuyor.”

Hasan Ertan “Yazılarınızın hepsini okudum. Bilmediğim çok şeyleri azda olsa öğrenmeye gayret ediyorum. Elinize ve bize vermiş olduğunuz güzel bilgileriniz için emeğinize sağlık. Teşekkür ederim.”

Fatma Taftaf “Bende hiç takılmadan okudum.Araştırma doğru bir tesbitte bulunmuş.”

Hasan Ertan “Hayat ciddiye alınacak kadar güzeldir.Yarın ölecek olsan bile hayat ciddiye alınması lazım. Hiç bir şeyler yapmadan bir uğraş bir mücadele vermeden okuyup bir şeyler öğrenmeden sorgulamadan ben öleceyim bunlara ne gerek var. Demek sen çoktan ölmüş sayılırsın kendını ben yaşıyorum diye kandırma bu hayatta hiç bir canlı sürekli kalıcı değildir.fakat güzel şeyler yapmalıyız hayatın bize sünmüş olduğu güzel şeylerden faydalanmalıyız.Aklımıza gelen güzel şeyleri yapmalıyız ve tadını çıkarmak gerek. Bizden sonra gelen kuşaklara güzel ve insanin, insanca yaşayacağı bir dünya var etmeliyiz.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

EĞER BİR GÜN BENİM SÖZLERİM BİLİMLE TERS DÜŞERSE BİLİMİ SEÇİN!

Atatürk "EĞER BİR GÜN BENİM SÖZLERİM BİLİMLE TERS DÜŞERSE BİLİMİ SEÇİN." Atamızın bu sözünden dolayı ben "önce Atatürk'e, sonra Buda'ya ve bir de Einstein'e inanıyorum, peygamberlere değil!"   Benim n edenlerimi tam olarak anlamak için lütfen aşağıdaki yazıyı sonuna kadar okuyunuz... BİLİM SÜREKLİ GELİŞİRKEN, DİNLER NEDEN GELİŞEMİYOR?  DİNLER (sürekli gelişerek) ÇAĞIMIZA UYGUN OLSAYDI, DÜNYADA "GERÇEK DİNDAR (İNANAN) " İNSAN SAYISI DAHA FAZLA MI OLURDU! "EVRENDE ALLAH TARAFINDAN YARATILMIŞ OLAN HER ŞEY EVRENİN DOĞAL KURALLARINA UYGUN ŞEKİLDE HAREKET (DÖNGÜ, DÖNÜŞÜM, EVRİM, DEĞİŞİM ve GELİŞİM) HALİNDEDİR." Allah'ın yaşadığımız dünya içinde "yarattığı bütün canlı ve cansız varlıklar da sürekli değişim, dönüşüm ve gelişim" halindedir. Allah'ın yaratığı " insanoğlu" ve insanoğlunun ürettiği  "bilim ve teknoloji de sürekli değişim ve gelişim" halindedir. Siz nasıl inanırsanız inanın, is...

KIRŞEHİR LİSESİ MÜDÜRÜ MUSTAFA SÜTÇÜ HOCAMDAN DERSLER ve ÖNERİLER

Bu fotoğraf, benim okuduğum yıllarda Kırşehir Lisesi müdürlüğü yapan Mustafa Sütçü hocama ait. Grubumuzda yaptığım bir paylaşımda "Türkiye'nin son 20 yılını anlatan bir film senaryosu yazacak olsaydınız, bu filmin adını ne koyardınız?" diye sormuştum. Mustafa hocam da bu filme bir kelimelik ad koymuş.  Ben de hocamın verdiği bu ad için, ona şöyle bir yanıt yazdım. “Sevgili hocam, BETON yanıtı için çok teşekkür ediyorum, saygı ve sevgilerimi iletiyorum...” Sevgili arkadaşlar, gerçekten de bu filmin adını BETON koymak en mantıklısı değil mi? Çünkü BETON, ülkemizde iktidarın son 18 yıldır yaptığı icraatı "sadece tek bir kelime ile açıklayan, en doğru tanımlayan, en uygun ve en güzel" film adıdır. Sevgili arkadaşlar, Mustafa hocamın filme verdiği BETON adından da anlayacağınız gibi, öyle kolayca ve kısa sürede gerçek hoca (bilge) olunamıyor.  Einstein "Bilgelik okul eğitiminin değil, yaşam boyu edinilen deneyimlerin bir ürünüdür" der.  Sizce de g...

ÖZGÜR PLATFORM KURALLARI ve SIKÇA SORULAN SORULAR

A- ÖZGÜR PLATFORM PAYLAŞIM ve YORUM YAPMA KURALLARI DİKKAT! Aşağıdaki kurallara uymayan arkadaşların grup üyeliği sonlandırılıyor! 1- Kibar ve Nazik Ol Samimi bir ortam oluşturmak hepimizin sorumluluğu. Herkese saygılı davranalım. Kibar olduğumuz sürece yapıcı tartışmalar doğaldır. 2- Nefret Söylemlerine veya Zorbalığa İzin Verilmez Herkesin güvende hissettiğinden emin ol. Zorbalığın hiçbir türüne izin verilmez ve ırk, din, kültür, cinsel yönelim, cinsiyet veya kimlik gibi konularda küçük düşürücü yorumlara hoşgörü gösterilmez. 3- Tanıtım veya Spama İzin Verilmez Bu grupta aldığından daha fazlasını ver. Kendi reklamını yapmaya, spama ve alakasız linklere (bağlantı adresi) izin verilmez. 4- Herkesin Gizliliğine Saygı Göster Bu grubun bir parçası olmak, karşılıklı güven gerektirir. Özgün, anlamlı tartışmalar grubu güzelleştirir ama hassas ve mahrem de olabilir. Grupta paylaşılanlar grupta kalmalıdır. 5- Kendinize YARARI olması için, yorumları DAİMA kendiniz düşünerek...